POLATLI İKDAM
  İSTİKLAL GAZETEMİZ ON YAŞINDA
 



Küçük bakkal dükkanına girdiğimde ; O elinde yokluk günlerinin alışkanlığı ile iyice küçülmüş kalemiyle kağıda bir şeyler yazıyordu. Uzun
saçları ve sakalıyla bir tarz yaratan emekli öğretmene kolay gelsin hocam , yine ne yazıyorsun ? Dediğimde yakın gözlükleri altında ‘’Sevim’e yazı yazıyorum , her Perşembe gazetesinde yayınlıyor . dedi. Hocam ben de yazabilir miyim ?
Tabii yazabilirsin . İyi olur . Artık meydan , meydan dolaşarak fikirlerimizi açıklama günlerini çoktan geçirdik. En iyisi bir kağıt , bir kalem ve bir gazete . Az da olsa halka ulaşma imkanın var , böylece stres de atmak mümkün olabiliyor.



Onlarla ilk defa bilardo salonlarında tanıştım. Modern , çağdaş insanlar . Yaşamlarını halkı yönlendirmeye , toplumu gerçekten çağdaşlaştırmaya adamış güzel insanlar. Bir kadın düşünün erkeklerin çoğunluğunun yapamadığı bir spor dalında , bilardoda rakiplerini alt ediyorsa , modern Türkiye’nin karanlıktan çıkabilmesi için bu tür insanların çoğalması lazım. Polatlı’ya gelirseniz , Polatlı’nın Ankara’nın Kazan , Çubuk , Sincan , Haymana , Keçiören gibi ilçelerinden çok daha çağdaş olduğunu hemen anlarsınız.
 
 
Türkiye’de gazetecilik yapmanın zorluğunu yaşayarak görüyoruz. Yandaş olmayan gazetelerin sözde bağımsız hukuk kullanılarak nasıl baskı altında tutulduğunu , sadece halkı bilgilendirmek görevi olan demokratik bir ülke olduğu iddia edilen ülkemizde ;
gazetecilerin uydurma iddialarla nasıl tutuklandığına sadece biz değil , bütün dünya şahit. Oysa basın demokratik ülkeler toplumunun olmazsa olmazıdır. Yasama , Yürütme ve Yargıdan sonra dördüncü erk olarak Basın üzerinde uygulanan baskılar
ülke imajını yerlerde süründürür. Sınırlar dışına çıktığınızda her söz alan basın mensubu size tutuklu bulunan gazetecileri sorar . Siz istediğiniz kadar onların gazetecilik dışındaki nedenlerle tutuklandığını söyleseniz de kimse buna inanmaz , bu tür geçiştirmeler sadece sizin saygınlığınızı düşürür. Kimse sizi sevmez. Dünyada tek dostunuz olmaz , sadece Türkiye’nin gözü suyu hürmetine
sizi muhatap alırlar.



Anadolu basını da bu baskılardan nasibini almaktadır. Hukuken de olmasa , yandaş olmayan yayın yapan gazeteler , o ay aldıkları resmi ilan gelirlerindeki azalmalarla cezalandırıldıklarının farkına varabilmektedir.  Milli Kurtuluş hareketinin ateşleyicisi işgal kuvvetlerince susturulamayan Gazi Basının zamanımızda maalesef ikilem içinde bırakılmıştır. Ya bizden olacaksın , ya da bertaraf olacaksın.



Oysa "Gazetecilik, başkasının yayımlamak istemediğini yayımlamaktır. Onun dışında her şey halkla ilişkilerdir."


 
Belediye Başkanımız Sayın Mürsel Yıldızkaya’nın sözlerini hatırlayalım :  ‘’Demokrasinin gerekliliklerinin başında gelenlerden biri basın özgürlüğüdür. Toplumu bilgilendirmek için haber peşinde koşan gazetecilerimizin aynı zamanda doğruluk ve tarafsızlığın peşinde koşması
gerektiği unutulmamalıdır. Milletimize bilgi vermek için çaba gösteren gazetecilerimizin diğer bir görevi milletimizin düşüncelerini, duygularını geniş kitlelere aktarmak olmuştur. Gazetecilerimiz kamuoyunu bilgilendirmekte, toplumun sosyo-kültürel gelişimine katkıda bulunmaktadırlar.  Toplumun görüşünü yöneticilere, yöneticilerin görüşünü topluma ileten, kamu yararını gözeten, kişi hak ve özgürlüklerine saygıyı, doğru haber verme ve tarafsızlığı ilke edinen, her türlü zorluğu göğüsleyen,  Şehrimizde yaşananları halkımıza ve dünyaya aktaran başta Polatlı basınımızın güzide evlatları olmak üzere, dürüstlük ve tarafsızlık için çalışan bütün gazetecilerimizin 10 Ocak
Çalışan Gazeteciler Günü’nü en kalbi duygularımla kutlar, sağlık, mutluluk, başarı ve esenlikler dilerim.’’


 Demokrasilerde siyasetçinin görevi ülke yönetmektir . Gazetecinin görevi de gazete yapmaktır. Demokratik rejimlerde gazeteciliğin
sınırlarını , özgürlükler ve gazetecilik mesleğinin evrensel ilkeleri çizer ; iktidarın bakış açılarıyla milli – gayri milli gibisinden kriterler çizmez.



Gazeteciliğin evrensel ilkeleri içinde , tarifi her zaman kolay olmasa da , hiç kuşkusuz sorumluluk da vardır. Ama bu sorumluluk duygusuyla iktidar odaklarının anladığı ‘’ sorumluluk ‘’ ile de örtüşmez , örtüşmek zorunda da değildir.



Medya – iktidar ilişkileri ülkemizde öteden beri sorunlu olmuştur. Çünkü siyasal güç odakları her zaman gazeteci ve medya milletini genellikle kendi çektikleri ‘’ kırmızı çizgilerle ‘’ kontrol altında tutmaya çalışmıştır. Çoğunluğu gazeteciliği sadece yan meslek olarak
kullanan Medya patronları siyasal iktidarın kendilerine uyguladığı ekonomik , siyasal ve hukuksal aletlerle baskıya maruz kalarak YANDAŞ hale getirilmişlerdir.



Medya patronlarının gazetecilik dışındaki alanlarda mevcut ekonomik menfaatleri iktidarların elini güçlendirmiştir.
 
 


‘’ Neden gazete çıkarmak istiyorsunuz ? Avrupa çapında iyi bir buzdolabı fabrikası , iyi bir televizyon fabrikasıyla bankadan sonra bir de iyi gazeteniz mi olsun istiyorsunuz ? Yoksa rakiplerinize karşı Ankara’da iktidar nezdinde yeni bir güç odağı yaratmak için
mi gazete çıkarmak istiyorsunuz ? Ankara’da kendi iş menfaatlerinizi korumak ve geliştirmek mi, yoksa bir de iyi gazete sahibi olmak mı , hangisi ?

 

Elbette mahalli basında bu tür soruları sormak kimsenin haddi değildir. Bu nedenle Ulusal basın karşısında mahalli basın tarihin her döneminde üstünlüğünü ve tarafsızlığını korumuştur ve korumaya devam edecektir.


Gazetemiz İstiklal bu şartlarda Onuncu yılını doldurdu . Nice yıllara İSTİKLAL sen bu toplum için gereklisin.



Saygılarımla,


 


 


 


 


 
  Bugün 2 ziyaretçikişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol