POLATLI İKDAM
  SABUNCUOĞLU ŞEREFETTİN
 






 İbrahim Karsi                             
ibrahimkarsi@yahoo.com      

SABUNCUOĞLU  ŞEREFETTİN


Muhterem Kardeşlerim ;


Amasya’da ruh sağlığı bozulanların musiki ile tedavi edildiği ; 1308 yılında, İlhanlı hükümdarı Sultan Olcaytu Mehmed Han'ın karısı İlduş Hatun'un kölesi olan Anber bin Abdullah ile Anadolu Emiri Ahmed Bey'in inşa ettirdiği tarihi Bimarhane ( Ruh Sağlığı Hastanesi ) ‘nin birkaç odası Fatih döneminin ünlü hekimlerinden Sabuncuoğlu Şerefeddin Ali’ye ayrılmış .; Türk ve İslam aleminde çok ünlü bilim adamları yetişmiş olmasına rağmen  bunlar yeterince Dünya ilim yayınlarında bilinçli olarak veya yeterince anlatılamamış olmasından dolayı yerlerini alamamıştır. Son zamanlarla Batı Dünyasında terör ile İslam Dünyasını özdeşleştirmek gayretlerine şahit oluyoruz.  Yeterince yazılmış , çizilmiş son terör olayının faillerinin Fransız vatandaşı olmasına ve de yerde silahsız olarak yatarken katledilen polisin Müslüman olmasına rağmen , terörün dini olmaz gerçeğine ters olarak Batı Dünyasında İslam karşıtlığı tehlikeli boyutlara ulaşmıştır. Tarihte Türk ve İslam Dünyasının Batı medeniyetini etkileyecek ve yön verecek ölçüde medeni bir toplum olduğunu , bir çok bilim adamı yetiştirdiğini
görmekteyiz. Manevi değerlerimize karşı yapılan saygısızlıklara rağmen , ‘’ Bir kimse bir insanı öldürürse , bütün
insanlığı öldürmüş gibidir ‘’ Kur’an hükmünün bulunduğu ; hoş görü dini olan İslam ile terörü bağdaştırmak en büyük
vicdansızlıktır.


Bugünkü yazımda Müzede saatlerce hayranlıkla eserlerini incelediğim ve gurur duyduğum bizden bir ilim adamından bahsedeceğim : Şerafettin Sabuncuoğlu.


 


Fatih döneminin meşhur hekimleri arasında yer alan Şerafettin Sabuncuoğlu 1386 yılında şehzadeler şehri diye anılan Amasya şehrinde doğmuştur Kitaplarında yer verdiği soy kütüğüne göre Babasının adı Ali Çelebi Dedesinin adı Sabuncuoğlu
Hacı İlyas Çelebidir.



 Sabuncuoğlu Hacı İlyas Çelebi 1408-1421 yıllarında , babası Ali Çelebi’de 1421-1451 yıllarında hekimbaşılık yapmış zamanın ünlü hekimleridir.
  



Şerafettin Sabuncuoğlu temel eğitimini Burhanettin Ahmetten almış ve Amasya Darüşşifâsı'nda tamamlamış , 17 yaşında hekimliğe başlamıştır. Bundan sonra hayatını okumaya , araştırmaya ve denemeye veren Sabuncuoğlu Şerafettin
eserlerinde 14 yıl hekimlik yaptığını iftiharla belirtir. Hekimliğin usta çırak usulüyle dükkanlarda yapıldığı dönemde bir darüşşifada çalışabilmek gerçekten çok güçtü ve böyle bir hizmet ancak liyakat sahibi üstatlara veriliyordu.    



Şerafeddin Sabuncuoğlu, diğer birçok hekimin aksine özellikle cerrahî ile ilgilenmiştir. Genel olarak hekimler cerrahîye pek ilgi duymamışlar hatta cerrahî tedavinin gerekli olduğu durumlarda bile, ilaçla tedaviyi tercih etmişlerdir. Bunun sebebi cerrahî müdahalede hayatî tehlikenin çok yüksek olması ve bu tehlikeyi asgariye indirecek ve ameliyatı kolaylaştıracak bazı teknik imkanların bulunmamasıdır. Sabuncuoğlu Şerafeddin 14 yıl boyunca da Bimarhane'de çalışmalarını sürdürmüştür. Yaptığı çalışmalar sonucunda zamanla adı bütün Anadolu'da duyulmuştur. Şu anda adına bir hastane ve üniversite  bulunur.


ESERLERİ :



Şerefeddin Sabuncuoğlu'nun bilindiği üzere 3 eseri bulunmaktadır.          



* Akrabadin Tercümesi         

*
Kitâbü'l-Cerrahiyyeti'l-İlhaniyye   

*Mücerrepname        




Akrabadin Tercümesi :  II. Bayezid, şehzadeliği zamanında, Amasya Valisi iken (1481-1512), Şerefeddin Sabuncuoğlu'ndan Zeyneddin el-Cürcânî'nin (öl. 1136) Zahire-i Harzemşâhî diye bilinen eserini tercüme etmesini istemiş Sabuncuoğlu da bu hacimli eserin sadece farmakoloji kısmını çevirmiştir ayrıca kendiside eserin sonuna iki bölüm eklemiştir.

 Eserde ilaçların özellikleri , hazırlanması gargara, yağlar, merhemler... anlatılmakta ayrıca kusturucular müshiller,ağız dil ve damak , diş göz ilaçlarına ve lavmanlara yer verilmektedir eserin sonunda Türkçe sözlükte önerdiği Türkçe tıp terimleri incelemeye değerdir.


Kitâbü’l Cerrahiyyeti ‘l – İlhaniyye :  Sabuncuoğlu'nun ikinci ve nispeten daha meşhur olan eseridir. Eser, bilindiği kadarıyla, Osmanlı İmparatorluğunda kaleme alınmış yegâne resimli cerrahî eseridir.



 11. yüzyılda Endülüs'te yaşamış olan Ebû'l-Kâsım Zehrâvî'nin Kitâbü'l-Tasrîf adlı eserinin cerrahî ile ilgili kısmının tercümesi olduğu ileri sürülmüştür. Ancak Sabuncuoğlu her ne kadar büyük ölçüde söz konusu eserden yararlanmışsa da, eseri tam olarak tercüme ettiği söylenemez. Eserde, yer yer kendi gözlem ve deney sonuçları da yer almaktadır.



  Doğal olarak, Sabuncuoğlu kendinden önce yaşamış belli başlı cerrahlardan olan Zehrâvî’den yararlanmak zorunda idi, ancak bir hekim, bir cerrah olarak kendi çalışmalarıyla mevcut bilgiyi kaynaştırmış ve bize bu terkibi sunmuştur. Zehrâvî’nin eserinde yapılan ameliyatlar ve bu ameliyatlarda kullanılmış olan aletler verilmiştir. 



 Mücerrebnâme :   Sabuncuoğlu'nun üçüncü , en son ve en önemli eseri Mücerrebnâme adını taşıyan eseridir Bu eserin adından da anlaşılacağı gibi, ilaçlarla ilgilidir. Şerefeddin Sabuncuoğlu bu eserinde sadece muhtelif ilaçlar ve onların kullanılışlarıyla ilgili bilgiler vermemiştir. Bilindiği gibi, uzun yıllar hekim olarak görev yapmıştır; bu sırada kazandığı deneyimlerinin yanı sıra, bizzat yaptığı bazı deneyleri de burada aktarmıştır. Onlardan biri de bazı zehirlerle ilgili olarak yaptığı hayvan deneyleridir. Bu deneylerde denek olarak horozları kullanmıştır. Bu eserde kendi yaptığı deneyler sonucu önerdiği bazı ilaçlar anlatılmaktadır.


Türk tıp tarihinde , kendi denediği ilaç ve tedavi metotlarını derleyen ilk eser Şerafeddin Sabuncuoğlu tarafından yazılmıştır. Mücerrepname adını alan bu eser ve eserde geçen deneyler kısaca şöyledir:
         

 İlk deney yılan sokmasına karşı kendi hazırladığı antidotu içmiş sonra elinin orta parmağını yılana ısırtmıştır. Kendi deyişiyle “Ne parmağı şişmiş nede vücudunda belirti gözlenmiştir.”


İkinci deneyde ise, yılan zehrinin etkisini araştırmak amacıyla yapılmıştır bu deney için horoz deney hayvanı olarak seçilmiş hayvanın bir budunun tüyleri yolunarak çok zehirli bir yılana çıplak derisinden ısırtılmıştır . Sonra daha önce hazırlanan ve zehrin etkisini yok eden tiryak horoza içirilerek hayvan kontrol altına alınmıştır.Ertesi gün deride yeşilimtrak bir yara görülmüş ve tekrar tiryak verilmiştir. İkinci günde belirti kaybolmuş ve hayvan eşleriyle gezinir halde bulunmuştur.  
Zamanla bu tür yazlılara yer vermeye çalışacağım .
Allah’a Emanet Olun.


İbrahim Kars’i  







     
 
  Bugün 4 ziyaretçikişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol