Dans etme Fatiha oku
Kadına şiddetin Türkiye’nin kanayan yarası olduğunu söyleyen Erdoğan’ın, ‘One billion
rising’ etkinliğinde dans eden kadınlara tepkisi sert oldu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, CHP’li Aylin Nazlıaka başta olmak üzere Özgecan Aslan’ın öldürüldüğü gün danslı protesto yapan kadınlara sert çıkarak, “Bunlar kendi ülkesine, kendi milletine, kendi insanının değerlerine, kültürüne o kadar uzaklar ki hunharca
katledilen Özgecan’ımızın ölümünü dans ederek güya protesto ediyorlar. Bu ne biçim iştir. Önce sen biliyorsan bir Fatiha oku. Bilmiyorsan bir rahmet dile. Ailesine başsağlığı dile. Dans ediyor. Bunun bizim kültürümüzdeki yeri nedir? Adeta sanki o ölümden zevk alıyor, bu anlama gelir” dedi.
''Her dört kadından biri fiziksel, ekonomik, ruhsal, sosyal ve cinsel şiddet mağdurudur''
Kadına şiddetin AKP iktidarı döneminde yüzde bin dört yüz arttığı bunun gerçek nedeninin ise AKP’nin fıtratında olan kadın erkek eşitsizliğinin başta Sayın Erdoğan olmak üzere sıkça dile getirilerek , kadınlarımızın sosyal statülerinin erkek karşısında
zayıflatıldığı gerçeğine dayandığı tartışılamaz.
Yine bu dönemde : ''Namus cinayeti diye adlandırılan cinayetler, kadına yönelik şiddetin en zalim boyutudur ve temel insan hakkı olan yaşam hakkının ihlalidir. Resmi kayıtlara göre, kadın cinayetleri sayısı son 7 yılda yüzde 1400 artmıştır. Kayıtlarda, 2009 yılının ilk 7 ayında 953 kadının namus adına öldürüldüğü, 2003'te 83, 2004'te 128, 2005'te 317, 2006'da 663, 2007'de 1011,
2008'de ise 806 kadın cinayeti işlendiği görülmektedir. Şiddet mağdurunu koruyan, şiddet uygulayanı cezalandıran yasalar var. Ancak sığınma evleri yeterli değil. Bu nedenle hakkını aramak isteyen kadını devlet yeterince koruyamıyor.''
Hemen her konuda olduğu gibi Sayın Erdoğan dans konusunda da topluma yanıltıcı bilgi vererek bu hunharca olayı da siyasetine alet etmiştir. Oysa DANS : İnsanın uygarlaşma sürecinde sanatın en eski belirtisi olarak kabul edilmiştir. Kullanılan ilk araç olarak varsayılan beden yoluyla anlatım olanağına yani dansa kavuşan insan, bu yolla ruhsal durum ve gerilimlerini devinime dönüştürerek boşaltma şansına sahip olmuştur. Başlangıçta bireysel ve gündelik bir gereksinimden doğan dans, zamanla toplumsal ve dinsel bir karaktere dönüşmüştür .
İlk Türk Dinsel Dansları Şamanizm denen çok tanrılı din sistemi içinde, M.Ö 4.ncü yüz yılda görülür. Türk Dini Dansları Şamanizmden
günümüze uzanan yaklaşık 24 asırlık bir gelişim çizgisine sahiptir. Şamanizmle başlayan Türk Dini Dans geleneği X. yüzyılda İslam etkisiyle duraksamış. Ancak varlığını halk arasında sürdürerek XIII. yüzyıl Anadolu'sunda iki tarikatta, Mevlevilik ve.Bektaşilikte yeniden gün ışığına çıkmıştır.
Şamanın yaptığı ve yönettiği törenlerde en önemli ögeler dans ve şiirdir. Bu nedenle Şamanın hem iyi bir ozan, hem müzisyen, hem dansçı
ve hem de iyi bir taklitçi olması gerekir .
Şaman danslarından sonra dini dansları ancak XIII. yüzyılda Anadolu tarikatlarında görmekteyiz. Bu dönemde Mevlevi ve Bektaşi
tarikatlarının ayin biçimi olarak karşımıza çıkan dini dansların üçyüz yıl boyunca halk arasında yaşayarak varlığını sürdürdüğü düşünülmektedir.
Bu dansların Şamanizm' de İçiçe olduğu dramatik yön zamanla ortadan kalkmış, tarikat dansları ayinsel nitelikleri ile varlıklarını bu güne
değin sürdürmüşlerdir. Şamanizm'de Gök-Tanrı ceza vermeyen, güler yüzlü, sevgi, bolluk ve mutluluk tanrısıdır. Bu kaynak sonraki kuşaklarda başka kültürlerle de birleşerek tanrıyı bir sevgi ve ışık varlığına dönüştürmüş, Şamanın gündelik yaşamda yarara dönük dansı zamanla sevgiye ulaşmada ve bu yolla tanrıya kavuşmada bir araç olmuştur. Mevlevi ve Bektaşi tarikatları bir adım daha ileri giderek sonsuz sevgilerini tanrının yansıması, ya da başka bir deyişle, ta kendi olan. insana yönetirler. Bu yöneliş, bugün bile tüm insanların gereksinimini duyduğu dinleri aşan ortak ve yüce bir amaç olarak görünmektedir.
Demek ki dans Sayın Erdoğan’ın algıladığı şekilde sadece keyif için yapılan , mutluluğu dışa vuruş biçimi değil ; aynı zamanda tanrıya ulaşma vasıtasıdır da.
Saygılarımla,
