PROF.DR. HABERAL OLAYI VE BAĞIMSIZ YARGI
Ülke gündemini yıllardır iki dava meşgul etmekte Ergenekon ve Balyoz ; İddiaya göre ikisi de mevcut hükümeti devirmeye yönelik eylem planları ve hazırlıkları. Bu iki planda AKP’nin hemen iktidar olmasından sonra yürürlüğe konmuş ama , her ne hikmetse 27 Mayıs 1960 , 12 Eylül 1980 darbelerinden haberleri olmayan , bir anda darbe ile yüz yüze gelen iktidarlara karşın , basiretli AKP iktidarı , bu darbeden haberdar olmuş ve gerekli yasal tedbirleri alarak darbecileri derhal tutuklatmış. Tutuklatmış diyoruz , çünkü daha dün Sayın Başbakan yetmiş üç milyon önünde Süheyl Batum hakkında dava açılması için savcılara talimat vermedi mi ? Bu talimat üzerine Zonguldak Başsavcılığı derhal soruşturma başlatmadı mı ? Demokratik hukuk devletinde , hukukun üstünlüğü yerine üstünün hukuku geçerli ise bu tür olayları yadsımamak gerekir.
Planlar var ama ortada DARBE yok, olmadığı gibi darbeye teşebbüste yok. Yoksa gerçekten Süheyl Batum’un söylediği gibi asker kağıttan kaplana mı dönüştü ki , bu kadar plan, programa rağmen darbe ortada yok. Bu ne demek , şu demek ki birileri , düşünceler üzerine hayali belgeler üreterek , halen tutuklu bulunan şahısları kullanarak askerden intikam alıyor. Hanefi Avcı’nın bilhassa gündemden düşürülen kitabında , askerden intikam almak için kimlerin , nasıl kullanıldığı açıkça belirtilmiş. Zaten Avcı’da bu açıklamalarından sonra başına gelecekleri açıkça belirtmedi mi ? Demokratik hukuk devletinde kendi yetmedi, bir de eşini cezalandırma yoluna gittiler. Yargı Kamu vicdanına göre hareket etmek zorundadır. Yargı , hukuka göre , aklı selime göre davranmalıdır ki, kamu üzerindeki güvenirliğini kaybetmesin. HUKUK esas ve TEMEL’dir . Kişiye göre yorumlanan hukuk kuralı olmaz, olmamalıdır. Bir hakimin serbest bıraktığını, diğer hakim tutukluyorsa o ülkede bağımsız yargıdan bahsedilemez. Adalet MÜLKÜN temeli olmalıdır. Devletin veya iktidarların değil.
Prof. Haberal, Ergenekon’un 12’nci dalgasında 13 Nisan 2009 tarihinde gözaltına alındı, ardından 17 Nisan’da tutuklandı. Aynı gün kalp rahatsızlığı geçirince, Prof. Haberal Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Haseki Hastanesi’nin Kardiyoloji Bölümü’ne kaldırıldı. Prof. Haberal, yaklaşık 19 aydır burada 8 metrekarelik bir odada tıbbi gözetim altında yaşıyor. Kapısında bir jandarmanın beklediği odadan dışarı çıkması yasak.
Ergenekon tutuklusu Prof. Dr. Mehmet Haberal'ın tedavi gördüğü İstanbul Üniversitesi Kardiyoloji Enstitüsü'nde kaldığı odada tutukluluk şartlarına uymadığı iddiaları üzerine yapılan baskın sırasında, odanın kapısında nöbet tutan uzman çavuş, hemşire ve 2 refaketçi, terör örgütü üyesine yardım ve yataklık ettikleri suçlamasıyla gözaltına alındı. Uzman Çavuş'un Merkez Komutanlığı'na, diğer 3 kişi sorgulanmak üzere Emniyet'e getirildi. Baskında internet bağlantılı laptop bilgisayar ve telsiz bulunduğu iddia edilmişti.
Prof. Haberal hakkındaki suçlamalar üçüncü Ergenekon iddianamesinde yer alıyor. Bu iddianame toplam 1453 sayfa tutuyor. Metinde Prof. Haberal’a ayrılan bölüm toplam 64 sayfa.
Bir de hakkındaki bütün delillerin konduğu iddianameye ek klasörler var. Burada telefon konuşmalarının tam dökümlerinin yanı sıra evi ve makamına yapılan baskınlarda el konulan bütün belgeler, günlük notları ve dijital veriler yer alıyor. Bu belgeler 6 klasör içinde olmak üzere toplam 2149 sayfa tutuyor.
Prof. Haberal, iddianamede Ergenekon terör örgütünün yöneticisi olmakla suçlanıyor. Savcılık makamı, Prof. Haberal’ın “cebir ve şiddet kullanarak TBMM’yi ve hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs ettiğini” ileri sürüyor ve Türk Ceza Kanunu ve Terörle Mücadele Yasası’nın muhtelif maddelerinden cezalandırılmasını talep ediyor. İstenen ceza ağırlaştırılmış müebbet hapistir.
Hürriyet Gazetesinden Sedat Ergin 9 Kasım 2010 tarihli yazısında İddianamede kendisine yöneltilen suçlamaları ve bu iddiaların dayanaklarını dikkatle okumaya çalıştığında
Ortaya çıkan tabloyu yorumluyor :
‘’ - Prof. Haberal, iktidardaki partinin icraatından büyük bir mutsuzluk duyuyor ve ülkenin çok kötüye gittiğine inanıyor. Türkiye’nin bu hükümetten nasıl kurtarılabileceği sorusu gece gündüz zihnini meşgul ediyor. Kendisine yakın gördüğü, çoğu ulusalcı ya da merkez sağ kökenli olan herkesle bu kaygılarını paylaşıyor.
- Telefon konuşmalarında da insanları hükümete karşı harekete geçirmeye çalışıyor. Çoğu eski milletvekili olan çok sayıda siyasi ile sürekli temas içinde. Onlarla düzenli bir şekilde konuşuyor, toplantılar yapıyor, gelişmeleri yönlendirmeye çalışıyor. Bu faaliyetlerinde kendi ifadesiyle yeni bir siyasi oluşumu hedefliyor. Bunun için daha çok başında bulunduğu vakfa ait Gölbaşı’ndaki Patalya Otel’i kullanılıyor. Bu toplantılar medyaya da açıklanan, gizlilik taşımayan etkinlikler.
- Prof. Haberal, başında bulunduğu vakfın kontrolündeki Kanal-B’yi de hükümete karşı muhalefetin önemli bir platformu olarak görüyor, yayınlarla bizzat ilgileniyor ve yöneticilerine hangi haberi büyütmeleri, ekrana kimi çıkarmaları gerektiği konusunda talimatlar veriyor.
- Üniversitelerde yakın temas içinde Prof. Haberal. 2007 yılındaki Cumhuriyet mitinglerine kuvvetli destek vermiştir.
Hepsi birlikte değerlendirildiğinde amansız bir hükümet muhalifi olarak değerlendirilebilir
Prof. Haberal.
Savcılık makamının suçlamaları hakkında karar vermek mahkeme heyetinin yetkisi içinde bir konudur. Ancak hakkındaki örgüt üyeliği suçlamalarıyla ilgili iki delil özellikle dikkatimizi çekti.
Bunlardan birincisi, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’ün bir telefon görüşmesinde kendisine “Ben milletin başbakanı olacağım ama benim başbakanım sizsiniz” demesidir. Savcılara göre, “bu ifade şüphelinin (Haberal) örgütsel kimliği hakkında fikir vermektedir.”
İkincisi, emekli Orgeneral Hurşit Tolon’un bir telefon konuşmasının sonunda Prof. Haberal’a “Sabah üçte bile çağırın koşarak gelirim, size hürmetler ediyorum” demesidir. Savcılık makamına göre, “Bu hitap manidardır ve aralarındaki örgütsel hiyerarşik ilişkiyi göstermektedir.”
Ayrıca savcıların bir kez daha telefon konuşmalarını hiçbir ayıklama yapmadan klasörlere aynen koyduklarını görüyoruz. Bu durum, aramada bulunan belgeler açısından da geçerlidir. Haberal’ın mason olduğunu bu şekilde öğreniyoruz. Böylelikle banka hesapları ve yaptığı aylık ödemeler (Beymen ve Lacoste dahil) hakkında da fikir sahibi oluyoruz.
Bu arada, Prof. Haberal’ın yaptığı ameliyatların listesi de deliller arasında karşıma çıktı. Bu delilde, hükümet aleyhtarı bütün faaliyetlerini yürütürken kendisinin ameliyatlarını aksatmadığını, bazı günlerde iki organ nakli ameliyatı yaptığını da öğrenmiş oldum. ‘’
Sonuç olarak :
Sözü bilen kişinin, yüzünü ak ede bir söz
Sözü pişirip diyenin işini sağ ede bir söz
Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı
Söz ola ağulu aşı, yağ ile bal ede bir söz
Kişi bile söz demini, Demeye sözün kemini
Bu cihan cehennemini, Sekiz cennet ede bir söz
Yunus şimdi söz yatından, söyle sözü gayetinden
Pek sakın o sah katından, Seni ırak ede bir söz
İşte HABERAL’ı sürüm , sürüm süründüren de söz değil mi ? Öncelikle yaşadığın toplumu tanıyacaksın, sonra o toplumu yönetenleri tanıyacaksın , yönetim şeklini tanıyacaksın , sonra da kırk boğumun kırkında çıkan sözü tarttıktan sonra söyleyeceksin ki başına bir dert gelmesin.
Saygılarımla,