“YETER ARTIK POLATLI’NIN BİR VEKİLİ OLSUN”
BÜLENT KUŞOĞLU
Bülent Kuşoğlu gerçek bir Polatlılıdır. Polatlı’ya gönül bağı ile bağlıdır. Bu nedenle Polatlı’nın sosyal, kültürel ve ekonomik açıdan kalkınması için elinden geleni yapacağından emin olmalıyız. Öncelikle ranta dayalı , toplumun tamamını değil, belli kesiminin , o da yandaş gurubunun refahı ile ilgilenen AKP iktidarına son vermenin zamanı gelmiştir.
Benim yüksek mühendislik ihtisası görmüş oğlum eğer askerlik görevini yedek subay olarak hakkıyla yapıyorsa , Sayın Başbakan’ın oğlunun dövizli 21 günlük askerliğini sorgulamaya hakkım vardır. İngiltere tahtının varisleri olan prensler dahi askerliklerini ateşin ortasında tam olarak yaparken , dövizli askerlik yasasını ben çıkartmadım , elbette oğlum çıkan bu yasadan faydalanacaktır mazeretine binlerce vatan evladının şehit olduğu ülkemizde sığınamazsınız.
Bir çılgın proje ile ülkenin yoksulluk, işsizlik , emeklilerin açlık sınırındaki yaşam mücadelesi unutturuldu . Milleti büyük şehirlerden , kendi memleketine döndürecek bölgesel projeler üretileceği yerde 13 milyon nüfuslu mega kent İstanbul’un nüfusu bu proje ile 20 milyona çıkacak, ve daha şimdiden belli bir kesim rant zengini yapılacak. AKP’nin siyasi anlayışına uygun , belirli kesimin kalkınmasına yönelik kapitalist görüş . Zengini daha zengin , fakiri, bilhassa ağzı var , dili yok emekliyi perişan eden sistemin mimarlığı .
Bülent Kuşoğlu , Polatlı TMO ‘da memur olarak çalışan baba ile ev hanımı bir annenin oğlu olarak 1958 yılında doğdu. Polatlı Cumhuriyet Ortaokulu ve Polatlı Lisesinde okudu. A.Ü Siyasal Bilgiler fakültesi iktisat ve maliye bölümünden mezun oldu. Maliye Bakanlığında Baş Hesap Uzmanı olarak görev yaptı. F-16 projesinde danışman olarak çalıştı. Ardından SSK Yönetim Kurulu üyeliği ve Genel Müdür yardımcılığı görevinde bulundu. Halen CHP parti meclisi üyesi olarak görev yapmakta .
Sayın Başbakan son günlerde Kemal Kılıçdaroğlu’nu SSK Genel Müdürü olarak görev yaptığı dönemde , SSK’yı zarara uğratmakla suçlamakta , neredeyse dönemin iktidarının bütün icraatlarını bir GENEL MÜDÜR’ün omuzlarına yükleyecek. Genel Müdür bir bürokrattır , eğer verimli bir şekilde çalışmıyor , kurumu zarara uğratıyorsa bundan birinci derecede onu o mevkie getiren siyasi iktidar sorumludur. Şimdiki ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ali Demir ‘in YGS de ortaya çıkan şifreli kitapçık skandalı gibi. Sayın Başbakan 1 milyon 700 bin genci ve ailelerini ilgilendiren skandal konusunda KOPYA olmadığını söylüyor. Kime dayanarak söylüyor ? Kopyacı olduğu iddia olunan ÖSYM Başkanına dayanarak. ‘’ İddialara göre, Prof. Demir'in 1990'larda yaptığı akademik bir çalışma 'çalıntı' çıktı ve Demir çalıntı çalışmayla ilgili özür diledi.
ÖSYM Başkanı Ali Demir, Alman Peter Latzke'nin yazdığı makaleleri 1990 yılında Teknik ve Tekstil adlı dergide dokuz bölüm süren bir yazı dizisinde kendi yazmış gibi gösterdiği iddiası gündeme bomba gibi düştü. İntihalin fark edilmesi üzerine Demir 'özür' yazısı yayımladı.
Sayın Başkan daha nice skandallara konu olması için halen iktidar tarafından başarısından dolayı görevinde sıkıca tutulmakta. Oysa bu skandalların temelinde yatan gerçek , anaokulundan itibaren ülkede tek tip gençlik yaratarak iktidara sahip olmak , değişime direnen demokratik güçleri de çeşitli düzmece iddialarla yok etmek . Demokrasiye , sosyal devlete , hukukun üstünlüğüne inanan güçler önlerine çıkan seçim fırsatını çok iyi değerlendirmelidirler. Gün senin günün , ülkene sahip çıkabilmek için , önce OY’una sahip çıkacaksın , unutma o vekil seni temsil etmektedir. Seni en iyi temsil edecek olan da senden olandır , senin bağrından çıkandır.
Saygılarımla,